ODA OLUŞUMU VE ÇALIŞAN TEKNİKERLERİN BELGELENDİRİLMESİ
Teknikerler Birliği’nin bütün çalışmalarına rağmen oda kuruluşu bugüne kadar gerçekleşmemiştir. Bu nedenle meslek içi bir denetimden bahsetmek mümkün değildir. Oda kuruluşunun olmamasından dolayı doğan boşluğu, çoğu tabela Tekniker dernekleri doldurmaya çalışılmaktadır
Meslek Odalarının kuruluş amaçları arasında meslek disiplinini ve meslekler arası eşgüdümü sağlamak gibi önemli bir görevi vardır. Odalar, bu görevini yarı resmi kurum olarak, bir anlamda kamu adına yürütürler. Gerek mimarlar, gerekse mühendisler ve şehir planlamacıları, kendi adına veya temsil ettikleri şirket veya yüklenici adına iş yaparken, ilgili meslek odasından belge almadan iş yapmaları mümkün değildir. Burada temel amaç, üye kaydı yapmak, üye kazanmak değil; meslek sahibi mimar, mühendis veya şehir plancısının diplomasının yasal olup olmadığına, sicilinin iş yapabilir durumda olup olmadığına bakılması; mesleki açıdan yasağı varsa, bu belgelendirilmenin yapılmaması suretiyle yaşanacak olası sıkıntıları en başından bertaraf etmektir. Meslek içi bu otokontrol yöntemi, mimar, mühendis ve şehir plancıları için mevcut iken, teknikerler için böyle bir otokontrol sistemi yoktur. Oto kontrol sisteminin olmamasının en önemli nedeni ise, şu veya bu şekilde Tekniker Odaları Birliği’nin kurulmamış olmasıdır.
Teknikerler Birliği’nin bütün çalışmalarına rağmen oda kuruluşu bugüne kadar gerçekleşmemiştir. Bu nedenle meslek içi bir denetimden bahsetmek mümkün değildir. Oda kuruluşunun olmamasından dolayı doğan boşluğu, çoğu tabela tekniker dernekleri doldurmaya çalışılmaktadır. Bunun, hem teknikerlik mesleğine, hem de teknikerlere olumsuz yansımalarının olduğu çok açıktır. Bir mesleğin mesleki disiplinini sağlamak, ancak yasal yollardan; yani yasa koyucu tarafından çıkarılacak kanun veya kanun hükmünde kararname marifeti ile sağlanabilir. Bu kanun veya kanun hükmünde kararname ile bir şekilde Teknikerler Birliği akredite edilip, hiç olmazsa bu yolla teknikerlik mesleği meslek disiplini altına alınmalıdır. Teknikerlik mesleğinin ihtisas alanlarında eşgüdüm sağlanarak, daha verimli çalışmalar yapılması ve kamu adına faydalı hizmetler görülebilmesi de bunlara bağlıdır.
Ayrıca teknikerlerin belgelendirilme işlemlerinin Teknikerler Birliği tarafından yapılması ve sicillerinin de bu birlik tarafından tutulması gerekmektedir. Bu yolla kısmen de olsa meslek ilkeleri açısından oto kontrol sitemi sağlanmış olur.
Oto kontrol sisteminin en önemli özelliği, hangi teknikerin hangi meslek grubunda, nerede çalıştığı; sorumluluk sahaları, mesleklerine göre tekniker sayıları, kayıt dışına çıkılıp çıkılmadığı, mesleki açıdan kısıtlı olup olmadığı, birden fazla işte çalışıp çalışmadığı, meslek etiğine uyup uymadığı gibi bir çok bilgiye ulaşılabilecek olmasıdır. Böylelikle sağlıklı bir çalışma yapılacak; hangi meslek gruplarında teknikere ihtiyaç olduğu, hangi alanlarda fazlalık verildiği tespit edilecektir. Bu çalışmalar ile, meslek disiplinin sağlanmasının yanında her türlü kaynak israfının da önüne geçilecektir.
Şu sıralarda üzerinde çalışılan yasa tasarısı ile Mimar ve Mühendis Odalarının bazı yetkileri ellerinden alınmaya çalışılmaktadır. Gerek bu türlü yaklaşımlar ve gerekse teknikerler için çıkartılmayan oda yasasının, meslekleri parçalamaya, örgütlü yapılaşmanın önünü kesmeye, en önemlisi bilinçlenmeyi körelterek, puslu bir çalışma hayatı hazırlamaya matuf olduğu çok açıktır. Yapılması gereken, mevcut meslek odalarını etkisizleştirmek değil; en başta Teknikerler olmak üzere, yeni oda oluşumlarının önünü açmaktır.
Enver Erdoğdu / Genel Başkan Yrd. / www.yapi.com.tr
TEKNİKERLİK HİZMETİ ALMAYAN BİNALAR HASAR TESPİT HİZMETİ ALIR
Van’da birinci; 7.2 lik depremin yaralarını saramadan 5.6 ile ikinci bir şok daha yaşadık. İkinci 5,6 lık depremin, birincisinin artçısı mı yoksa bağımsız bir deprem mi tartışması beyhudedir. Birinci depremden hemen sonra yapılan hasar tespit çalışmalarının ardından uzmanlar, sağlam raporu alınan binalara oturulabileceği konusunda görüş bildirdiler. Hasar tespit çalışmasında görevli inşaat mühendislerimiz şu bina orta hasarlı, şu bina ağır hasarlı, şu bina hasarsız ya da az hasarlı diye raporlar tanzim ettiler.
Çalışmalar nihayetlendikten sonra da sağlam binalarda gönül rahatlıyla oturulabilir raporu verildi. Gelgelelim aradan bir ay geçmeden yeni bir deprem oldu ve sağlam raporu alan binalardan bir kısmı daha yerle yeksan oldu. Bu konuda Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın “sağlam binalara vatandaşlarımız oturabilir, sadece sıva çatlağı var diye vatandaşımız korkudan binalara giremiyor.” Mealinde açıklamaları oldu. Hepsini bir kenara bırakalım 5,6 lık depremde iki otelde nasıl oluyor da sağlammış gibi hizmet verirken yıkılıyor. Kime inanacağız. Her halde bu otele de teknik ekipler gelip rapor tanzim etmişlerdir. Bu otelde bu anlamda “mühendislik hizmeti almıştır.”
Bu depremde mühendislik hizmeti almış gibi görünen binalar vatandaşlarımıza mezar olmuştur. 1999 Marmara depremine benzer manzaralar görülmüştür. Van depreminde arama kurtarmanın dışında başarılı bir çalışma göremedik. Umarız ve arzu ederiz ki aralık soğukları gelmeden vatandaşlarımız sıcak mekânlara ve sıcak yemeklere kavuşur da, kalıcı konutlar yapılana kadar insani ihtiyaçları karşılanır.
Her musibetten bir ders çıkarıyoruz. Marmara depreminden sonra; yapı denetimi kanunu, zorunlu deprem sigortası, arama kurtarma, AFAD, Kızılay Mevlana evleri vb. Çalışmalar yapılmıştır. Burada en önemli konu Yapı Denetimi Kanunu. Bu kanunda denetim hizmetleri ile şantiye şefliği tamamen mimar ve mühendislere bırakılmış durumdadır. Köy yerleşik alanları denetime tabi değildir. Gerek kentsel dönüşümlerle yıkılıp yapılacak binalar ve gerekse hali hazırda devam eden binalara mevcut inşaat mühendisi sayısı ile yetişmek mümkün değildir. TMMOB İnşaat mühendisleri odasının İstatistik oyunları ile mevcut inşaat mühendislerinin yapı stoklarını denetlemesi mümkünmüş gibi göstermesi ile birçok binada şantiye şefliği hizmeti için, at imzayı al parayı modeli işlemektedir. Yapı denetimi hizmetlerinde mevta olmuş mühendislerin hizmet verdiği ortaya çıkmıştır. İşte bu ve benzeri nedenlerden dolayı sağlıklı bir denetim yapılamıyor. Büyük şehirlerin dışındaki bütün şehirlerde mühendis sayısının yetersiz olduğunu İnşaat Mühendisleri Odası’nın yaptığı çalışmalarda da kayıt altına alınmıştır.
O halde ne yapılmalı sorusuna cevap ararsak; vermemiz gereken ilk cevap, inşaat, yapı denetimi, inşaat teknolojisi, bölümlerinden mezun olan Teknikerleri yapı denetim sistemi içerisine sorumlu ve yetkili olarak dâhil etmektir. Bir inşaata deprem gelmeden mühendis veya Tekniker gelirse o bina ayakta kalır. Deprem geldikten sonra o bina hasar tespit hizmeti alır ki o hizmetin adına da “geçmiş yağmura şemsiye tutmak” denir.
Enver Erdoğdu /Genel Başkan Yrd.
TEK KELİMEYLE TEKNİKER
Teknikerlikle veya meslek yüksek okulları ile ilgili, ne zaman bir toplantı yapılsa, siyasilerin ve bürokratik elidin ağzına sakız yaptığı bir terim var : “ara eleman”. Bir siyasi, daha kürsüye çıkar çıkmaz; “sizler, çok önemli bir iş yapıyorsunuz, Türkiye’de en çok ihtiyaç duyulan “ara eleman” ihtiyacını karşılıyorsunuz”diyerek söze başlar. Güya, teknikerleri övüyor. Peşinen söyleyelim tekniker ara eleman değildir. Sayın siyasetçi, bu tabir tarihe karıştı, siyasetini ona göre üret.
Varsayalım, teknikerlere ara eleman dediniz. O zaman mühendislere; “ana eleman, teknisyenlere; yavru eleman, teknik öğretmenlere; baba eleman mı diyeceğiz. Bu saçma tabiri artık lügatten silelim. Nedir ara eleman kavramının esprisi, mühendis, işi teknisyene veya ustaya vermek yerine teknikere veriyor ve teknikerde aynı işi teknisyene, ustalara tevdi ediyor. Mühendis doğrudan teknisyene ya da işçiye iş dağıtımı yapamaz mı? Yoksa bunlar farklı dilden konuşuyor da tekniker araya girip mütercimlik mi yapıyor…
Şaka bir yana, bu ara elemanın nereden neşet ettiğini irdeyelim. Birincisi, meslek gruplarının şematik yapısına uygun hareket edilmemesinden dolayı bu kavram ortaya çıkmıştır. İkincisi, mühendisin tanımı, vazifesi, salahiyeti, mesuliyeti bellidir. Teknik öğretmen, adından da anlaşılacağı üzere teknik eğitimci, teknisyenin uygulayan veya uygulatan bir eleman olduğu herkesçe malum. O halde, Meslek Yüksek Okulundan mezun olmuş, diplomasında tekniker yazan, bu insanlara devletti-i alimiz; vazifesini, mesuliyetini ve salahiyetini, belirlemek yerine adını ne koyalım, diye düşünmüş ve muhteşem bir isim bulmuş “Ara eleman” demiş. Ne demek “ara eleman.”İki arada bir derede misalini doğrularcasına, “ara eleman” tabirini kullanıyorlar. Aslında kavgada dayağı aralayan yer, örneğinde olduğu gibi, teknikeri arada bırakmak istiyorlar.
Bunun en son örneğini, Kesik baş cinayeti diye basında yer alan Münevver Karabulut cinayetinde yaşadık.Yanlış sperm örneğinin cezasını Adli Tıp Teknikerine kestiler. Çünkü, o teknikerdi ve “ara elemandı”.Doktor beraat eder, sağlıkçı ve diğer meslek elemanları ise zaten yetkisizdiler. Oysa olayın içeriği, yeterince irdelenmedi. İşin aslı; yeterli sayıda, Adli Tıp Teknikerinin istihdam edilmemesinden, iş yükünü insafsızca orada ki teknikere yüklenmesinden dolayı deliller karıştırılmıştır. Teknikerlere ara eleman gözü ile bakılır ve istihdam konusu olduğunda bu anlayış işlerse, Karabulut cinayetine benzer yanlışlıkları tekerrür ettirecektir. Buda, adalet dâhil bir çok sahada telafisi imkânsız neticeler ortaya çıkacaktır.
Bu ara eleman tabirine uygun, çok güzel bir fıkra biliyorum. Ama müstehcen içerikli olduğu için buraya yazamıyorum. Onun yerine, eski bir reklam vardı onu hatırlayıp; yazıma nihayet vereyim. Bahariye kumaşları için “tek kelimeyle bahariye” denirdi. Bende, teknikere yafta aramayın, tek kelimeyle tekniker deyin o yeter diyorum.
Enver Erdoğdu /Genel Başkan Yrd.
TEKNİKERLERE ODA MI , O DA NE ?
Şu sıralar T.B.M.M.’den Torba kanunları diye nitelendirilen bir dizi kanunlar, “torbadan ne çıkarsa” anlayışıyla çıkarılıyor. Bunların arasında başbakana tv kapatma yetkisi veren türden kanunlar bile var. Memleket hayrına acelesi olan bütün kanunlar hızla çıkartılıyor. Umarım meclisimizin necip mebusları, Arşimet’in suyun kaldırma kanununu değiştirmeye kalkmazlar.
Bu meclisin, yada gelecekte oluşacak meclisin, teknikerler için, kanun yada kanunlar çıkaracağından emin değilim. Emin olduğum bir şey varsa, Türk Tekniker Odaları Birliği (TTOB) Kanunu’nun, bu yasama döneminde çıkması ile balığın kavağa çıkmasının aynı olasılıkta olduğudur. Bundan önce verilen ve kadük kalan kanun tekliflerini hep beraber hatırlayalım. Meclisin ilgi alt komisyonlarındaki mebuslar ve devleti yöneten erkler Oda Kanununa karşı olduklarını bazen, açıkça bazense ima yolu ile söylemekten geri durmuyorlar. Yani bu konuda oldukça dürüstler. Ben hiçbir mebusun ya da nazırın bu konuda söz verdiklerini işitmedim. Arkadaşlardan işiten varsa; tarih, yer ve isim açıklamak suretiyle beni şaşırtsınlar.
Bu konuyla ilgili bir fıkra anlatayım. Nasrettin Hoca bir kızı görmeden almış. Düğün dernek olmuş ve evliliklerinin ilk günü, hoca kahvaltıyı hazırlayan hanımına bir bakmış, hanımını hiç beğenmemiş. Hanımı sofrada Hoca Efendi demiş, Yakın akrabalardan kimlere görünüp kimlere görünmeyeyim. Hoca şöyle bir bakmış, valla bana görünmede kime görünürsen görün demiş. Türk Tekniker Odaları Birliği Kanunu mevzu bahis olunca; Devletin ve onu idare eden zat-ı muhteremlerin bakış açışı, bu fıkraya ne kadarda benziyor. Teknikerlere bana görünmede kime görünürsen görün diyorlar. Bu mantık teknikerlere hak aramak için tek seçenek bırakıyor. O seçenek de meydanlara çıkıp eylem yapmak.
Oda Kanunu İle alakalı olarak görüştüğümüz mebuslara, oda kanunumuzu biran evvel çıkarın diyoruz. Aldığımız cevap ise; teknikerlere oda kanunu mu “o da ne” türünden şaşkınlık ifade eden terimlerimden ibaret. Yasa koyucuların TTOB kanununa “o da ne” demek yerine “o haklı talebinizi görüşelim” demeleri gerekmektedir. Bunu demiyorlar. O halde meydanlara ineceğiz. Meydanları teknikerlerin doldurması ile meydanlar aşınmaz denebilir. Ama aşınması gerekenler aşınacaktır.
Unutmamalıyız ki korkaklar zafer anıtı dikemez. Teknikerler cesurdur, teknikerler yüreklidir, teknikerler mücadelecidir. Onun içindir ki mutlaka bir zafer anıtı dikeceğiz.
Enver Erdoğdu /Genel Başkan Yrd.
KİMLİĞİNİ ARAYAN TEKNİKER
Ana rahmine düştüğümüz andan itibaren hukukun konusu haline geliriz. Doğum raporunu belgeleyen bir yazı ile nüfus idaresine gidildiğinde; kimliğiniz hazır halde, ilgiliye teslim edilir. Böylece vatandaşlığınız başlamış olur. Bu kimlikle Türkiye Cumhuriyeti’nin size tanıdığı bütün haklarından yararlanırsınız. Bazı iş ve işlemler için sade T.C. numaranızı söylemeniz yeterli olur. Bu kimlikle, vatandaş olmanın görev ve sorumlulukları yüklenir. Erkekseniz askerlik görevi mecburidir. Varlığınıza göre verginizi ödersiniz. Kısaca vatandaşlıktan çıkmamışsanız, ölünceye kadar bu kimliği taşır ve size tanığı ödevlerden, sorumluluklardan ve olanaklarından yararlanabilirsiniz.
Vatandaşlık kimliğinin size tanıdığı haklardan faydalanarak daha başka kimlikler edinebilirsiniz. Mesela tıp fakültesinden mezunsanız doktorluk diploması ile doktor kimliği alır ve onun verdiği yetkileri kullanarak muayenehane açabilirsiniz. Eczacıysanız, eczane açabilirsiniz. Mimar ve mühendisseniz ihtisas alanınıza göre proje üretebilir yada üretilmiş projelerin uygulamasını yaptırabilirsiniz. Örnekleri çoğaltmak mümkün. Kısaca, diploma denilen meslek kimliği ile iş bulma ve iş kurma yetkisine sahip olursunuz. Bunun tek istisnası vardır ,Teknikerlik.
Meslek yüksek okuluna girerek iki yıl süre ile maddi ve manevi zorluklara katlanarak mezun olan tekniker, diplomasına eşit kimlik almak istediğinde bütün kurumlardan ve hükümetlerden adres yanlış cevabını almıştır. Bu anlamda yıllardır kimlik arayışına giren teknikerler için Teknikerler Birliği bir çalışma başlatmış, Tekniker Kim konulu panelde, sorunlu, sorumluların dikkatini çekmeye çalışmıştır.(Bkz. www.tekniker.org.tr.)
Bütün bu sürecin sonucunda, tekniker kimliği hala yasal bir çerçeveye girememiştir. Mesleki anlamda kimliksiz kalmak, hem bu meslek grubuna, hem de memleket menfaatlerine aykırılık teşkil ettiği gibi, kaynak israfını da beraberinde getirmektedir. Gıda teknikerinin ekmek fırınına mesul müdür olamaması, çevre teknikerinin, çevre görevlisi olamaması, inşaat, makine, elektrik, ziraat, maden teknikerlerinin benzer sorunlar yaşaması teknikerler için kimlik kaybı, ülke için kaynak kaybını beraberinde getirmektedir.
Yasamanın ve yürütmenin, teknikere hiçbir hak vermeyeceği kesin olarak ortaya çıkmıştır. Kimlik için tek adres teknikerin bizzat kendisidir. Mücadeleden, meydanlara inmekten maada seçenek kalmamıştır. Bu seçeneği behemehal kullanmak zorundayız. Bunun için; söylenmek yerine söylemeyi, eğilmek yerine dik duruşu, rıza göstermek yerine mücadeleyi esas alan bir eylem planı hazırlayıp tüm yurt sathına yaymalıyız. “Hak verilmez alınır” felsefesini hayata geçirmeliyiz. İşte o zaman teknikere kimlik almaya gittiği zaman yanlış adres cevabını verenlere okkalı bir tekniker tokadı atmış oluruz.
Enver Erdoğdu /Genel Başkan Yrd.
GÜME(GÜNDEM ÜRETİM MERKEZİ) GİDEN TEKNİKER
Osmanlı imparatorluğu döneminde Erzurum’a bir vali atanır. Vali Erzurum halkını toplayıp sorar, bu güne kadar Erzurum’a gelen en iyi vali kimdir der. Halktan birisi cevaben, en iyi vali Rıza Paşa’ydı muhterem valimiz der. Yaaa öyle mi ne gibi yararlılıklar sağladı der. Sayın valimiz, Rıza paşa Erzurum’a gelemeden Erzincan’da sizlere ömür der.
Teknikerlerin Oda Kanunu çıkarmayan, Ankara’nın puslu havasının siyasetçileri şu satırları okuduğunuzda acaba ne yapıyor, merak ediyorum. Hangi gündem teknikerler için önemli. İki dillilik, başörtüsü, laik, Ergenekon Davası, Wikileaks Belgeleri, Alevilik ve şuan hayal edemeyip de masa başında, (GÜM) gündem üretim merkezi tarafından, Ankara’daki siyasetçiler ve İstanbul’daki gazeteciler için neler üretiliyor. Çok merak etmiyorum…
Mebuslar ve Nazırlar o kadar ülke meseleleri ile ilgili ki sorma gitsin. Bu ülkenin MYO’ larından diploma almış teknikerleri kim görecek. İşsiz tekniker mi, meslek barışını baltalayan mesleki kanunlar mı çıkıyor, teknikerler lisans mı tamamlamak istiyor, haksızlığa mı uğruyor, hatta devlet büyük büyükleri tarafından tehdit mi ediliyorlar. Ne gam. Yaşasın(GÜM) gündem üretim merkezi, yaşasın seçimler, yaşasın diziler ve yarışma programları. Bunlar oldukça, genelde halk ve özelde de teknikerler ve teknikerlerin meselelerini duyan olmayacaktır. Bu da puslu havada siyaset yapanların işine gelecektir.
Teknikerlerin meseleleri hafife alınamayacak kadar ağırdır. Bunu her siyasetçi ve özellikle bayındırlık bakanı iyi bilmelidir. Teknikerlere oda kurdurmam diyen bakana şunu sormak lazım; acaba teknikerler oda kurduğunda bunun ülkeye ne gibi zararı olur? Buna net olarak cevap vermesi lazım. Aksi takdir de oda mı o da nedir diyenlere teknikerler odanın ne olduğunu gösterecektir.
2011 yılı seçim yılıdır. Ancak, teknikerler için en iyi hükümetin seçilemeyen hükümet ve en iyi bakanın kabineye atanmayan bakan olmamasını temenni ederim. yeni senenin GÜM’e gitmemesi dileği ile tüm meslektaşlarımızın sağlık içinde, mücadelemizde başarı yılı olmasını dilerim. 29 12. 2010
Enver Erdoğdu /Genel Başkan Yrd.
TEKNİKERLİK DAVASINDA
FETRET DÖNEMİNE Mİ GİRİLİYOR?
Teknikerlerin birleşmesi ve birleştirilmesi muradıyla kurulmuş Teknikerler Birliği’nin, kuruluş felsefesinde “bir olalım güçlü olalım” ilkesi vardır. Bu amaca ulaşmaya matuf çalışmalar yürütülürken parçalanmanın kimlerin yada hangi kurumların, işine geldiğini irdeleyelim.
Tarihimizde bir fetret devri yaşanmıştır. Bu dönem; Beyazıt’ın Timur’a yenilmesi ile başlayan ve Çelebi Mehmed’in tek başına iktidar oluncaya kadar geçen dönemi kapsar. Fetret dönemi iktidar hırsı ile kardeşlerin birbirleri ile savaşması ile başsız kalan devletin, her türlü tehlikeye açık olduğu dönemdir.
Tekniker davasına bu pencereden bakacak olursak, davamız fetret dönemi gibi vahim değilse de fetreti hatırlatan yapılanmalar yurdun dört bir yanında mevcuttur. Bir araya gelen birkaç tekniker arkadaşımız kimi ihtisas alanlarına göre kimi ise birkaç ihtisas alanını bir araya getirip dernek, federasyon, platform gibi denemeler yapmaktadırlar.
Her ilde üç beş tane tekniker derneğinin şu yada bu tabela ile kurulduğunu varsayalım. Bunun kime ne faydası olabilir? Davaya ciddi manada katkı sağlar mı? saygınlığı olur mu? Hangi kurum ya da kuruluş temsilcileri tarafından, ciddiye alınır; Talepleri sorunları ciddi olarak dinlenerek çözüm sağlanır?
Teknikerler iktidar hırsı ile kardeş kavgasına düşerken, tekniker için” geri sayım saati” hızla çalışıyor. Güç bela elde edilen haklar teker teker geri alınmaktadır. Buna dur demenin yolu, tekniker davası için şapkamızı önümüze koyup çözüm için bir araya gelmekten geçer. Teknikerin parçalanmışlığı tekniker hariç her kesin ve her kesimin işine gelir. Önce devletin ve siyasetçinin işine gelir. Örgütlü bir tekniker yapılanmasını, ne siyasetçi ne de devlet ister. Bunu istemesi, eşyanın tabiatına aykırıdır. Örgütlü tekniker hesap sorar, hakkını vermeyen iktidara oy atmaz. İktidar devirir, iktidara getirir.
Ne yazık ki teknikerler, kardeş kavgasına düşmüş, fetret dönemine hızla yaklaşmakta, kendi iktidarsızlığını hazırlamaktadır. Bunun çok iyi farkında olan diğer meslek odaları bir taraftan daha da vahim duruma düşmemiz için elinden gelini ardına koymamakta, diğer taraftan yaptıklarıyla teknikerleri düşürdükleri duruma bıyık altından gülmektedirler.
Ne yapmalıyız ki içine düştüğümüz veya düşürüldüğümüz bu durumdan kurtulalım? Bunun için bir araya gelmeliyiz. Bunun için irili ufaklı tekniker dernekleri, bir bütçe oluşturup,” Davada Birlik” çalışması başlatmalı. “Davada Birlik” için geniş katılımlı çalışmalar yapılmalı ve yaklaşan fetret döneminin önüne geçilmelidir.
Unutmayalım ki kurtuluş mücadelemiz de, kurtuluş için dağınık, çok sayıda silahlı, silahsız; vatanperver insanlarımızın Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğinde gerçekleşmiştir.
Enver Erdoğdu /Genel Başkan Yrd.
TEKNİKERLER NE ZAMAN MANŞET OLUR?
Gündemin hızla aktığı şu zamanlarda her gün gazete manşetlerinde değişik haberler yayınlanıyor. İçerde ki gündem Ergenekondan başlayıp, KCK davası ile devam ederken araya türbanın orta öğrenime girmesi sıkıştırılıyor. Dışarı da ise İsrail’e one munite denilip füze kalkanı için böyle buyurun deniliyor.
Biz içerideki gündeme bakalım. Acaba siyasetçi neden teknikeri gündemine almaz? Neden hükümet ya da Meclis Teknikerlerin sorunları ile ilgilenmez? Bizler için sorun olan ve bir tusunami gibi üzerimize gelen bu devasa sorunlar siyaset kurumunun neden sorunu olmaz? Sorun teknikerlerden mi yoksa teknikerliğin genel yapısından mı kaynaklanıyor? Yoksa sorunu sorun olarak görmeyen hükümet, bürokrasi YÖK gibi kurumlardan mı kaynaklanıyor. Daha da vahimi derinlerde meslek faşizanlığı yapan kimi meslek odalarından mı kaynaklanıyor?
Bu sorulara sırasıyla yanıt verelim. Siyasetçinin bir tek derdi vardır. Partisinin iktidar olması ve bu partiden vekil seçilmesi, mümkünse bir bakanlığın başına geçmesi ve yeniden seçilmek için başında bulunduğu bakanlığı ona göre kullanması. Yani potansiyel oy alabileceği yerlere yönelik siyaset yapması. Teknikeri, ” Benim sorunumu çözemesen sana oy atmam “cümlesini ne kadar kullanıyorsa o kadar gündemine alır. Buradan hükümetin ve meclisin bir anlamda teknikeri gündemine almaması durumunun niçinini anlayabiliriz. Kitlesel olarak bizim sorunumuzun ele alınması için ciddi anlamda örgütlenmemizin gerektiğinin bilincinde olmalıyız. İşte bu anlamda sorunun odak noktasında bizzat tekniker vardır. Örgütlenmeye mesafeli meslektaşlarımız, bu sorunun adeta kördüğüm haline gelmesini sağlamışlardır. Teknikerlik meselesinin yapısal anlamda da var oluşu çözümsüzlüğün tuzu biberi olmuştur. Yapısal sorunun ana unsuru Meslek Yüksek Okulundan alınan tekniker diplomalarına yetkinlik anlamında yasal bir sorumluluk yüklenmemesidir.
Teknikerliği yok sayan; mecliste, bürokraside ve aklınıza gelebilecek her alanda teknikere verilmiş olan hakların tamamını bir meslek faşizanlığı anlayışıyla geri almaya çalışan ve geri alan TMMOB’un sanki bir düşmana yaklaşır gibi cepheden, bir köleye bakar gibi tepeden bakması ve bu ruh hali ile teknikerden bir yarasanın ışıktan korkması gibi korkan bu güruh, güya meslektaşlarının çıkarlarını koruyormuş gibi yapıp, her türlü mesleki haklarımızı silmek için elinden geleni ardına koymamaktadır.
Teknikerin sorunlarını gündeme taşımak için yapması gereken en önemli iş yaklaşan seçimlerde iktidar vekillerine, “tekniker için ne yaptın?” Diğer vekillere ve siyasetçilere “tekniker için ne yapacaksın” sorusunu sormak olmalıdır. İkicisi Teknikerler Birliği’ne Üye olarak güçlü bir sivil toplum kuruluşunu oluşturmak. Korkmadan, cesurca ses getiren mitingler, gösteriler yapmalıdır. Oda kanunun çıkması için meclisi, başbakanı; dilekçe mail yağmuruna tutmak. Gazetelere bu konuda şikayet mektupları yazmak.
İşte bunları yapabilirsek saygıdeğer meslektaşım o zaman gündeme oturur ve manşetlerdeki yerimizi alırız.
Enver Erdoğdu /Genel Başkan Yrd.
YAPI DENETİMİ YÖNETMELİĞİNDE TEKNİKERİN YERİ
Yapı Denetimi Uygulama Yönetmeliği, yapıları, yapı işleri için kurulan laboratuarları, yapı denetim kuruluşlarını ve buralarda görev alacak mimar,mühendis,tekniker ve diğer görevlilerin yetkilerini,sorumluluklarını, ücretlerinin düzenlenmesini,sicil raporlarının düzenlenmesini, yapılara sertifika verilmesini ve kanunun uygulanması ile ilgili usul ve esasları tanzim etmek amacıyla 4708 sayılı yapı denetimi hakkındaki kanuna uyularak 05.02.2008 tarihinde resmi gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.
Yapılarımızı etkin bir şekilde kontrol etme amacını güden bu yönetmelik; ilerleyen zamanlarda amacından sapmıştır. Yüklenicilere yaptıkları her inşaat için bir şantiye şefi bulundurma zorunluluğu getirilmesi ve şantiye şefinin birden çok inşaatta görev almasının hem istihdamı geliştirmesi hem de yapılarda etkin kontrolü sağlaması beklenirken bu beklentinin kontrol ayağı boşa çıkmış istihdam ayağı ise iş gücünde haksız rekabete yol açmıştır.
Yükleniciler, zorunluluktan kaynaklanan şantiye şefliği için mimar,mühendis, tekniker veya teknik öğretmenle sözleşme yaparken onların işbaşında bulunmasını zaruri görmemekte ve işi genel olarak rutin ekibiyle yürütmektedir.Birden fazla inşaatta şantiye şefliği yapma olanağı olan şantiye şefinin ne kadar iş alırsam o kadarı kardır mantığı ile hareket etmesi mesleki ilkeleri hiçe sayarak şantiyeyi dahi görmeden imza atması bu yönetmeliğin şantiye şefliği ile alakalı maddesinin amacından ve ruhundan nasılda sapıldığının açık bir göstergesidir.
İş öyle bir hal almıştır ki artık şantiye şefliği bir rant kapısıdır ve bu rant kapısından ancak mimar ve mühendisler yararlanmalıdır noktasına gelmiştir. Bu amaca yönelik olarak TMMOB 07.05.2008 tarihinde teknikerleri ve teknik öğretmenleri sistem dışına atacak yönetmelik değişikliğini yaptırmıştır. Mimarlık ve mühendislik hizmet bedellerinin hesabında kullanılacak yapı yaklaşık birim maliyetleri hakkındaki tebliğde 3b ye kadar olan yapılarda Yani asansörsüz ve kalorifersiz yapılarda dört katı geçmemek şartıyla şantiye şefliği hakkı tanınmıştır. Böylesi bir durumda, teknikerler şantiye şefliği yapamazken artık mimarlar ve mühendisler şantiyenin yerini bilmeden görmeden imza atmakta resmi sözleşmede yazılı olan meblağ ne kadar asgari ücretin üstünde olsa da gerçekte asgari ücretinde altında ücretle anlaşma yapılmaktadır. Yüklenicinin dört binasının olduğunu varsayalım bu dört bina için mühendise veya mimara bina başı 400 TL. verilmekte üstelik işbaşına da gelme denilmektedir. Toplamda1600 TL. ücret alıyor işi varsa zaten işine devam ediyor.Yine bu gibi gelen teklifleri de geri çevirmiyor. Böyle olunca iş amacından sapmış bir hale geliyor ve tam bir haksız kazanç ve rekabet ortamı yönetmelik marifetiyle sağlanmış oluyor. Tabi ki işini düzgün yapan yönetmeliğe ve kanunlara riayet eden mimar ve mühendisleri teniz ederim.
07.05.2008 tarihinden önce, yani teknikerler sistem dışına itilmeden sistem çok daha sağlıklı işliyordu. İşsiz olan tekniker aldığı sorumluluğu yerine getirmek için yüklenicinin işe gelmene gerek yok demesine rağmen sözleşme yaptığı şantiyeye gidiyor oradaki işleri takip ediyor şantiye defterini tutuyor, gerekli aksaklıkları yapı denetim kuruluşuna bildiriyor,özetle hem mesleki ilkeleri doğrultusunda çalışıyor hem de sorumluluğunu yerine getiriyordu.
Tekniker meslektaşlarımızın yapı denetimi yönetmeliğinde, hak ettiği yeri alabilmesi için Teknikerler Birliği Olarak gerekli çalışmaları Bayındırlık ve İskan Bakanlığı nezninde yürütmekteyiz. Bununla ilgili dosyamız şu an Bayındırlık Bakanlığında inceleme aşamasındadır. Yönetmeliğin yeniden düzenlenerek çıkarılması için tüm meslektaşlarımızı dilekçe ve bilgi edinme haklarını kullanarak gerekli mercilere bu konuda duyarlı olmaya davet etmelidirler.
Enver ERDOĞDU / İnşaat TEKNİKERİ
Not: Bu yazıların her hakkı yazarına aittir. İzinsiz veya kaynak gösterilmeden hiçbir yerde kullanılamaz.