BAKANLIĞA GÖNDERİLDİ
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nca hazırlanan "İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu Tasarısı Taslağı"na ilişkin TMMOB görüşü 14 Eylül 2010 tarihinde Bakanlığa gönderildi.
ÇALIŞMA ve SOSYAL GÜVENLİK BAKANLIĞINCA HAZIRLANAN "İŞ SAĞLIĞI ve GÜVENLİĞİ YASA TASARISI TASLAĞI" ÜZERİNE TMMOB GÖRÜŞÜ
Ülke üretim politikalarının oluşturulmasında ve uygulanmasında, ekonomik hedeflerin gerçekleşmesi ve ekonomik gelişimin sağlanmasında en önemli faktör; hiç kuşkusuz sorunsuz ve sağlıklı işleyen bir çalışma hayatıdır.
Bu gerçekten hareketle; işçi sağlığı ve iş güvenliğinin yalnızca çalışma hayatı kapsamında değerlendirilemeyeceği açık olup, konunun genel kamu hukuku prensipleri ve kamu yararı ekseninde değerlendirilmesi zorunluluğu ortaya çıkmaktadır.
Bu nedenle Birliğimiz, işçi sağlığı ve iş güvenliği konusunun yasal düzeyde ele alınmasını desteklemiş ve Bakanlığınızca oluşturulan kanun tasarısı taslağı komisyon toplantılarına katılmış ve katkı koymaya çalışmıştır.
Ancak Bakanlık, bir türlü komisyon bileşenlerinin görüşlerine itibar etmemiş, en son 2008 yılının Ekim ayında - SGK Kavaklıdere Sosyal tesisinde- dönemin Bakanı Faruk Çelik‘in katılımı ile son toplantı yapılmıştır.
Bu toplantıda sunulan itirazlar da nazara alınmamış ve hemen akabinde taslak kanun teklifi olarak Başbakanlığa gönderilmiştir. Bakanlığın sitesinde uzun süre Başbakanlığa sunulan yasa tasarısı olarak varlığını sürdüren teklif, Meclis gündemi yerine yeniden Bakanlığın gündemine alınmış ve taraflardan görüş sorulmaktadır. Defalarca görüş ve öneri sunulmasına karşın, yeniden yeniden görüş istenmesinin amacı "şekli bir yasak savmanın ötesine geçmeyeceğini bilerek" bir kez daha görüşlerimizi sunmaktayız.
Bakanlık, Başbakanlığa sunduğu 51 maddelik metni 30 maddeye indirmiş olup, 4857 sayılı İş Yasası‘nın 14 maddesini (72, 77, 78, 79, 80, 81, 83, 85, 86, 87, 88, 89, 95, 105) yürürlükten kaldırmakta, 9 madde de değişiklik yapılması teklif edilmektedir.
TBMM‘nin gündemine gitmeyip tekrar Bakanlığın gündemine dönen taslakta, nazara alınmayan itirazların değerlendirilip daha gelişmiş bir yasa metni hazırlanmış olabileceği beklentisi doğal olanıdır.
Ancak, Bakanlık bilim, teknik ve kamusal görevleri bir yana bırakıp, mühendisleri zorla içine soktuğu "iş güvenliği uzmanı" kavramından dahi çıkarmıştır. Böylece iş güvenliği alanını mühendislere kapatan bir taslak ortaya çıkmıştır.
Bakanlığınızın geri çağırdığı yasa teklifi, hem uluslararası arenada, hem de üniversitelerde, Mevzuat Hazırlama Usul ve Esasları Hakkında Yönetmeliğin öngördüğü "yönetişim ilkesinin" nasıl hayat bulduğuna dair esaslı bir örnek olarak incelenecektir. Aynı zamanda kamu ve idare hukuku alanındaki incelemelerde kamusal bir yetkinin, nasıl bir husumete alet edildiğinin de örneğidir.
Bilindiği üzere, insanlık tarihinin geçirdiği evreler sonucu çalışma hakkı, temel insan hakkı olarak kabul edilmiştir. Ancak, bu hakkın tek başına soyut olarak kabulünün bir anlam ifade etmediğini de yaşanan deneyimler göstermiştir. Bu hakkın kullanımı ancak diğer temel haklardan olan yaşama hakkının özünü ihlal etmeyecek bir iş ortamının sağlanmasıyla olanaklıdır. Güvenlikli ve sağlıklı iş ortamlarının sağlanması artık ülke ölçeğinde değil uluslararası belgelerle istenen bir durumdur. Sağlıklı ve güvenli ortamda yaşama hakkı temel insan hakkı olduğuna göre çalışma hakkının kullanılmasında, çalışanın beden bütünlüğünü ve sağlığını bozacak etkilerden işyerinin arındırılması esastır. Bu hakkın korunmasında ve kullanılmasında Devlet asli sorumludur. Nitekim bu gerçek, alanın yasal düzenlemeye ihtiyaç duyulmasıyla da kendini göstermektedir. Bu nedenle de kamusal bir alandır ve bu alanın asli unsurlarının hak, yetki, sorumluluk ve cezaların hukuksal düzenlemede vücut bulması gerekmektedir.
Taslakta, işveren ve işveren vekiline yönelik idari para cezaları sıralanmış olup, işyeri hekimi ve iş güvenliği uzmanı görevlendirmeyen ve risk değerlendirmesi yapılmayan iş yerlerine ilişkin cezaların dışında, uygulamaya yönelik aykırılıklara uygulanacak cezalar sembolik olup caydırıcı niteliği bulunmamaktadır.
Bizim ve sosyal tarafların tasarıdan beklediği amaç, çalışanların işyerindeki tehlikelerle karşılaşma ve onlara maruz kalma olasılığını en aza indirgemek için oluşturulacak örgütlenme, normlar ve sürekli gözetimi mümkün kılan bir yapıyı ortaya çıkarmaktır. Bu yapının tarafları ise, Devlet, işveren, çalışanlar ve sendikaları, iş güvenliği mühendisleri ve iş yeri hekimleridir. Bu unsurların doğru kurgulanması, güvenlik kültürünün gelişimine ve sistemin tesisine güçlü bir temel sağlayacaktır. Bu nedenle, iş güvenliği mühendisi, işyeri hekimi ve sendikaları taslağın içine işlevine uygun ana unsurlar olarak doğru koymak gerekir. Bu unsurları inkâra dönük bir yaklaşım, taslağı sakatlayacağı gibi, amaca da hizmet etmeyecektir.
Bugüne kadar bu koşullar ve taleplerimiz yerine getirilmiş değildir. Taslakta iş güvenliği mühendislerinin kavramına yer verilmediği gibi, hak, yetki ve sorumluluklarına ilişkin hükümler henüz ortada yoktur, bu nedenle yasa taslağı çalışmalarına niçin çağrıldığımızı da anlamakta güçlük çekmekteyiz.
Kendi alanımıza ilişkin somut eleştiri ve önerilerimiz şunlardır:
1.) Taslağın amaç maddesi mutlaka yeniden düzenlenmelidir.
Taslaktaki amaç maddesinde yetkili makam ya da başka deyişle Devlet, kamu güvenliği ve kamu düzeni açısından tehlike oluşturan durumları engellemek gibi bir görev üstlenmemiştir. Taslağın amaç maddesi, işveren ve çalışanların görev, yetki ve sorumlulukları ile sınırlı tutulmuştur
2) İş güvenliği mühendisi tanımına ve kendisine taslakta yer verilmediği gibi mühendis ve mimarlar Bakanlık bünyesinde çalışan ve çalışmış olanlar dışında yok sayılmıştır.
Taslağın tanımlar maddesinde yer alan "iş güvenliği uzmanı" tanımı "iş sağlığı ve güvenliği konularında görev yapmak üzere iş güvenliği uzmanlığı belgesine sahip kişiyi ifade eder" biçiminde düzenlenmiştir. İş güvenliği uzmanlığı belgesine kimler sahip olabilir sorusuna yanıt ise, meslek yüksek okullarının maden, inşaat, metal, kimya, elektrik, elektronik, makine, tesisat, iklimlendirme, petrol, otomotiv, seramik, mobilya, ağaç, tekstil, gıda, tarım, metalürji alanlarındaki programlar ile iş sağlığı ile güvenliği bölümünden mezun olanlar, teknik öğretmen, fizikçi, kimyager ve nihayet mühendis ve mimar. Yüksekokul mezunu bir kişi, Bakanlığın yetkilendirdiği bir şirkettin açtığı dershaneye gitmesi durumunda (B) ve (C) sınıfı "iş güvenliği uzmanı belgesine" sahip olabiliyor.
İş güvenliği alanı mühendislik düzeyinde ele alınması gereken bir alan olmasına karşın, Bakanlığın mühendisleri yok sayarak bir düzenleme yapmaya çalıştığını görmekteyiz. Tüm bilimsel gereklilikleri yok sayarak ve alanın ihtiyaçları ve muhatapları dışında arayışa giren bir kamu anlayışı kabul edilemez.
Mühendislik, lisans eğitimi sonucu kazanılan bir unvan olup, mesleğin icra kuralları ise Odasınca belirlenir. Akademik unvanı YÖK‘çe verilen, mesleki yeterliliği Odasınca denetlenen bir mesleği, eşit olmayanlarla "iş güvenliği uzmanlığı belgesi"ne sahip olmaya indirgemek, ne bilimsel ölçüte ne de mesleğin birikim ve özüne uygundur.
Mühendislik, mimarlık ve şehir plancılığı, kısıtlı kaynakların doğru kullanılmasını gerektiren evrensel nitelikte ve yükseköğretimle kazanılan mesleklerdir. Doğası gereği kamu hizmeti niteliği taşıyan ve kamu güvenliği ile yakından ilgili olan bu meslekler, ülkemizde olduğu gibi tüm dünyada da kimi standartlara, ölçütlere ve denetime bağlanmıştır. Denetim, özellikle akademik ve mesleki yeterliliğin saptanması yönünden önem taşımaktadır. Bu denetim, tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de meslek odaları aracılığıyla gerçekleştirilmektedir. Nitekim Anayasamızın 135. maddesinde de, meslek kuruluşlarının kamu kurumu niteliğinde yapılandırılmaları öngörülmüş ve bu kuruluşlara kamusal görevler ve yetkiler verilmiştir.
Taslakta ise, mühendislere herkes ders verebilir, iş güvenliği belgesine de herkes sahip olabilir. (A) sınıfı iş güvenliği uzmanlığı belgesine de Bakanlıkta çalışmış olanlar sahip olabilir. Bu durum, evrensel mesleğin akademik tanımını ve bağlı Odaların görev ve yetkilerini dışlayan bir içeriğe sahip olduğundan, kabul etmemiz olanaklı değildir.
3.) Taslakta, "iş güvenliği uzmanlarının görevlerini yerine getirmeleri nedeniyle hak ve yetkileri kısıtlanamaz" denmesine karşın iş güvenliği uzmanının bir tek hak ve yetkisine rastlamak olanaklı olmamıştır. "Bu kişiler görev ve yetkilerini mesleki bağımsızlık içerisinde yürütürler" biçiminde mesleki bağımsızlık ilkesi lâfzen ifade edilirken, nasıl sağlanacağı konusunda koruyucu hükme yer verilmemiştir.
4.) Taslak, iş güvenliği mühendisliği ve işyeri hekimliği hizmetini dışarıdan satın alınan danışmanlık hizmetine indirgemiştir.
Tasarı taslağında vurgu, iş sağlığı ve güvenliği konusunda işverenin "işyeri dışındaki uzman kişi veya kuruluşlardan hizmet satın alması"nadır. İş güvenliği ve sağlığı konularında hizmet sunucularının işyerinde istihdamı esas alınmamış satın almaya yönlendirilmiştir. Böylece, iş güvenliği mühendisi ve işyeri hekimleri başka bir işverene tabi kiralık unsurlara dönüştürülmüştür. İşyerinin asli unsuru olmaktan çıkarılmış iş güvenliği mühendisliği hizmeti başka bir işverenin sattığı hizmet şekline dönüştürülmüştür. Bu yaklaşımdan, iş güvenliği ve işçi sağlığından beklenen toplumsal ihtiyacın karşılanamayacağı çok açık olup, Bakanlığın, kamusal bir hizmeti ticarileştirmeyi esas aldığı anlaşılmaktadır.
"İş güvenliği uzmanının" çalışacağı asgari sürelere bakıldığında dışarıdan hizmet almanın işverenlerce daha makul olacağı açıktır. Oysa iş ve işçi güvenliğinin dışarıdan danışmanlık biçiminde hizmet satın almayla önlenemeyeceği açıktır. İş yaşamında dolayısıyla toplumsal yaşamda karşılık bulamayacak önlem ve istihdam biçiminin bu alanı iyileştiremeyeceği açıktır. İstihdam biçimini işverenin değil, işin niteliğinin belirlemesi gerekmektedir.
Maliyet unsuru, İşverenin bakış açısıyla ele alınmış olduğundan kamusal yönü ve topluma
5.) "Risk değerlendirmesi, kontrol, ölçüm ve araştırma" başlığı altında düzenlenen 10. madde bu ölçüm ve kontrollerin kimler tarafından yapılacağını bir yönetmeliğe bırakmıştır. Risk değerlendirmesi konusunun da özel sektöre bırakılacağına ilişkin ifadelerin yer aldığı açıktır.
6.) Daha önceki taslakta, "Ulusal İş Sağlığı ve Güvenliği Konseyi" önerisinin içinin doldurulmadığı yönünde eleştirilerimiz karşılanmadığı gibi Konsey önerisi iyice işlevsiz hale getirilmiştir. Daha önce Konsey‘e "ülke genelinde iş sağlığı ve güvenliği ile ilgili olarak ihtiyaç, öncelik, politika ve stratejiler için öneriler geliştirmek, tavsiyelerde bulunmak" biçiminde görev tanımlanmışken ve alanda "çalışma grupları oluşturulması" gerekliliği hüküm altına alınmışken, gönderilen bu taslakta olumlu yönlerin yine ayıklandığını görmekteyiz. İhtiyaç ve önceliklerin belirlenmesi, öneriler geliştirilmesi ve çalışma gruplarının kurulmasına ilişkin ibareler kaldırılmıştır. Konsey, göstermelik bir kurum olmanın yanında, üye tablosu itibariyle de "Hükümet Konseyi"nden öteye gidememiştir. Üye sayısının ucu ise açık bırakılmıştır.
Sonuç olarak;
Önceki taslaklara ilişkin madde bazında önerilerimizi daha önce Bakanlığınıza iletmiş olduğumuzdan, daha geri hükümler içeren bu taslağa ilişkin madde bazında bir irdelemeye gidilmemiştir.
Bakanlığınızca "İstihdam Paketi" ve "Gelirler Vergisi" adı altında torba yasalara yerleştirilen İş Yasası‘nın 2, 78, 81 ve 82 maddeleri ile ÇASGEM‘in ve Bakanlığın yetkilerinde yapılan değişiklikler ile bu süreç zaten sakatlanmıştır.
Her yeni taslak ve yasa değişiklikleri mühendis ve mimarları bilinçli olarak süreç dışında tutmaya dönük olmuştur.
İş yaşamının gerekleri ve ihtiyaçları dışında, bilime ve tekniğe aykırı olarak diğer meslek gruplarını mühendislerle karşı karşıya bırakan politikalarınızı onaylamamız olanaklı değildir.
Eşit olmayanlara, eşit hak ve yükümlülükler yükleyen anlayışınız iş ortamında barışı kasıtlı olarak bozmaya yönelik olduğundan bu taslağa ilişkin madde bazında bir öneride bulunmanın anlamlı olmadığını düşünmekteyiz.
Bakanlığınızın oluşturduğu güvensizlik ortamı ancak Bakanlığınızın sosyal tarafların mutabık kaldığı görüşlere, bilimsel kurallara riayet ve yargı kararlarına göstereceği saygı ile giderilebilir. Bu güven sorunu aşılmadan sosyal tarafları bir araya getirmenin pratik bir yararı olmadığını düşünmekteyiz.